Günümüz gastronomi dünyası içinde tatlı anlamında kendi özel yerini edinerek adeta mücevher gibi parıldayan baklava usta ellerden çıktığı taktirde gurme lezzetlerin başında gelmektedir.
Yemeklerden alınan tat bilindiği üzere bir ürünün duyu organlarımızca ne derece algılandığı ile ilgilidir. Şüphesiz bu durum tatlılar için de geçerlidir. İyi bir baklava beş duyu organımıza hitap etmelidir. Baklavanın nar gibi kızarmış hamuru ve üzerindeki dünyaca ünlü Antep fıstığımızın yeşili ile beraber tepsideki veya tabağımızdaki diziliminin estetiği önce gözümüzü şenlendirmelidir. Mis gibi tereyağı kokusu burun deliklerimizin açılmasına ve beynimizin az sonra kavuşacağı olağan üstü lezzetin-mutluluğun bir öncüsü-haber vericisi niteliğinde endorphin ve bu heyecanın yarattığı adrenalini salgılamasına neden olmalıdır. Baklavaya batırılan ilk çatalın veya el ile yeniyorsa dokunulan ilk dilimdeki gevreklik ile beraber alınan ilk ısırığın çıkardığı çıtırtı kulaklarımızda duyulmalı ve tül inceliğinde açılmış hamurun adeta anında damakta erimesi ile beraber fıstığın şeker ile birlikteliğinin yarattığı dansın damağımızda oluşturduğu akıl almaz lezzet patlaması hep beraber mükemmel tadı oluşturmaktadır. Ayrıca orijinal Antep baklavası, bir de tazeyse ilk ısırışta kulağa çok hoş gelen bir hışırtı çıkarır. Nar gibi kızarmış incecik yufkaların birbiri ardınca kırılmasından gelen, kuru yaprakların rüzgarda çıkardıklarına benzer bir hışırtı. Baklava meraklıları için bu ses neredeyse baklavanın kendisi kadar haz vericidir.